Moro
Moro meselesi yakin zamana kadar büyük ölçüde gündemden düşmüştü. Ancak son zamanlarda gerçekleşen bazi görüşmeler ve Amerikali rehineler olayi münasebetiyle uluslararasi platformda yeniden gündeme geldi. Fakat Türkiye gündemine yansitilmasinda her konuda oldugu gibi bu konuda da saptirmalar yapildigina şahit oluyoruz. Biz bu yazimizda okuyucularimizi Moro meselesi hakkinda genel bir şekilde bilgilendirmek ve son gelişmelere de özetle temas etmek istiyoruz.
Güneydogu Asya'da Güney Çin Denizi'yle Büyük Okyanus arasinda kalan takimadalarin oluşturdugu Filipinler'de 4 milyona yakin Müslüman vardir ve ülke nüfusunun % 5.4'ünü oluşturmaktadirlar. Filipinler Müslümanlari degişik etnik unsurlardan oluşmakta ve çogunlugu Moro ve Mindanao adalarinda yaşamaktadir. Moro Müslümanlarinin yaşadigi adalar asil Filipin adalarindan ayri bir grup teşkil etmektedir ve bu adalar, Filipinler tarafindan ABD'nin de yardimiyla 1946'da işgal edilmiştir.
Filipinler'in güneyinde bulunan ve Müslümanlarin yogun olarak yaşadiklari Moro, Mindanao ve bunlara bagli bazi adalarda 1970'ten buyana Müslümanlar tarafindan bagimsizlik mücadelesi verilmektedir. Müslümanlarin bagimsizlik mücadelesini koordine etmek üzere ilk ortaya çikan hareket 1972'de kurulan Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'dir.
Bu cephenin liderligini kuruluşundan itibaren, en son özerklik anlaşmasina kadar Nur Misvari yapmiştir. Misvari şimdi de belirtilen anlaşma dogrultusunda kismi özerk yönetimin liderligini yapmaktadir. Hareketin kuruluşunda Misvari'den sonra gelen ve Kahire'de Islâmi ilimler ögrenimi görmüş olan Selâmet Haşim ise MNLF'nin lideri Nur Misvari'nin laik bir anlayişa sahip oldugu gerekçesiyle 1977'de bu hareketten ayrilarak Moro Islâmi Kurtuluş Cephesi (MILF) adinda bir başka örgüt kurdu.
Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF) 22 yil süren mücadeleden sonra Ekim 1992'de Filipinler hükümetiyle ateşkese gitmişti. 16 Nisan 1993'te de Endonezya'da "bariş" görüşmeleri başlatildi. 7 Kasim 1993'te bir ateşkes anlaşmasi ve bir de ilkeler anlaşmasi imzalandi.
Sonuçta üç yildan fazla süren görüşmelerden sonra Moro ve Mindanao adalarinin bulundugu Güney Filipinler'e MNLF öncülügünde özerklik verilmesi üzere bir anlaşma imzalanmasi konusunda ittifak saglandi. Yani bu, bir özerklik anlaşmasi degil özerklik verilmesi konusunda ittifak mahiyeti taşiyordu. Bu konuda hazirlanan ilk bariş anlaşmasi taslagi da 23 Haziran 1996'da Güney Filipinler'in Davao kentinde parafe edildi. 2 Eylül 1996 tarihinde de bu anlaşma Endonezya'nin başkenti Jakarta'da taraflarca imzalanarak resmen uygulamaya geçirildi.
Anlaşma, Güney Filipinler'deki 14 bölgeye özerklik verilmesini öngörüyordu. Ancak ilk geçiş döneminde MNLF'nin bu 14 bölgenin yönetiminde herhangi bir rolü olmayacakti. Sadece Bariş ve Kalkinma Meclisi adi altinda bir meclis oluşturulacak ve başkanligina da Nur Misvari getirilecekti. Bu meclis bölgedeki yerel yönetimlere sadece bazi tavsiyelerde bulunabilecekti. Bu tavsiyelerin uygulanmasi zorunlulugu olmayacakti. Bariş ve Kalkinma Meclisi'ne bagli olarak Müslümanlarin dini işlerinin koordinasyonuyla ilgilenmek üzere bir Fetvâ Dairesi oluşturulacakti. Bu dairenin yetkilileri söz konusu meclisin başkani tarafindan atanacakti.
Bariş ve Kalkinma Meclisi'nin görev yapacagi geçiş dönemi üç yil sürecekti. Bu sürenin bitiminde söz konusu 14 bölgede referanduma gidilerek halktan "özerkligi mi yoksa Manila yönetimine bagli kalmayi mi" istedikleri sorulacakti. Bu referandumda halkinin çogunlugu özerkligi isteyen bölgelere tam özerklik verilecekti.
Moro Islâmi Kurtuluş Cephesi (MILF) ve daha radikal görüşleriyle taninan Ebu Seyyaf grubu Bariş ve Kalkinma Meclisi'ne idari ve siyâsi açidan hiçbir yetkinin verilmemesi ve söz konusu 14 bölgeye özerklik verilmesinin referandum şartina baglanmasi dolayisiyla karşi çiktilar.
Bölgede 1946'dan buyana uygulanan nüfus kaydirma politikasi dolayisiyla özerklik verilecegi bildirilen 14 bölgenin çogunda hiristiyanlarin orani artirilmiş durumdaydi. Bundan dolayi referandumdan "özerklik" lehine oy çikacak bölge sayisinin 4'ü geçmeyecegi saniliyordu. Bu sebepten dolayi sözü edilen gruplar özerkligin referandum şartina baglanmasina karşi çiktilar.
Ancak anlaşmanin imzalanmasiyla birlikte MNLF gerillalari büyük ölçüde bagimsizlik mücadelesinden tecrit edilmiş oldular. Bu yüzden MILF ve Ebu Seyyaf grubuna mensup milisler hükümet kuvvetleri karşisinda yalniz birakildilar. Bu durumda hükümet kuvvetleri karşisinda biraz daha zorlanmaya başladilar. Bununla birlikte yine de direnişi birakmadi, kendi talepleri dogrultusunda mücadeleye devam ettiler.
Malezya hükümeti kurulacak özerk Moro yönetimine ekonomik açidan destek verecegini açikladi. Malezya dişişleri bakani Abdullah Bedevi, Filipinler yönetimiyle MNLF arasinda bir bariş anlaşmasi imzalanmasini olumlu bir gelişme olarak gördüklerini ve kurulacak Moro yönetimine yardimci olacaklarini bildirdi.
Malezya başbakani Dr. Mahatir Muhammed de konuyla ilgili açiklamasinda Malezya şirketlerini Güney Filipinler bölgesine yatirim yapmalari için teşvik edeceklerini ifade etti. Mahatir Muhammed, Güney Filipinler bölgesinin dogal zenginlikler açisindan Malezya'nin bazi bölgelerinden daha zengin oldugunu ancak güvenlik olmamasi yüzünden kimsenin bölgeye yatirim yapma cesareti gösteremedigini de dile getirdi.
Bu arada şunu da belirtelim, Moro'daki bagimsizlik mücadelesinin başladigi tarihten özerklik anlaşmasinin imzalandigi tarihe kadar geçen süre içinde taraflardan toplam olarak 125 bin kişinin hayatini kaybettigi tahmin ediliyor.
Ebu Seyyaf grubu, yukarida sözünü ettigimiz ve tamamen Moro asillilarin oluşturdugu MILF ve MNLF'den ayri olarak kurulmuştur ve mensuplarinin birçogunu Afganistan'da çarpişmiş Arap asilli milis güçler oluşturmaktadir. Dedigimiz gibi radikal ve kismen de marjinal bir oluşum olarak taninir. Bu gruba mensup milisler zaman zaman Filipinler yönetimine isteklerini kabul ettirmek için rehine alma eylemleri gerçekleştirmektedirler.
Bundan önce gerçekleştirilen rehine eyleminde şu amaçlari gerçekleştirmek istedigini açiklamişti: Moro meselesinin gündeme gelmesini saglamak ve dünya ülkelerini özellikle de uluslararasi örgütleri bu meseleyle ilgilenmeye zorlamak. O zamanki rehineleri Malezya'dan kaçirmasi ise belki Malezya'nin özerklik anlaşmasina destek vermesine bir tepkiydi. Sonuçta olayla birlikte Moro meselesi bir kez daha yogun bir şekilde dünya gündemine geldi. Ama olumsuz bir manzarayla gündeme geldiginden bu olay Moro'nun bagimsizlik davasina bir yarar saglamadi.
Son rehine alma eyleminde de yine bu gruba bagli milisler tarafindan Amerikalilar rehine alindi ve birçok kez rehinelerin öldürülecegi tehdidi yapildi. Bu tehditlerin amaci Filipinler yönetimine yöneltilen direktiflerin kabul edilmesini saglamakti. Ancak Filipinler yönetimi bu direktifleri ve tehditleri ciddiye almadi. Son rehine olayinin da önceki kadar olmasa bile Moro davasinin prestijine dünya kamuoyu nezdinde olumsuz bir tesir yaptigi söylenebilir. Fakat Moro halkinin bagimsizlik mücadelesini rehine eylemlerinin dişinda degerlendirmek gerekir.
MILF lideri Selamet Haşim daha önceki rehine eyleminde yaptigi açiklamada, insanlari rehin alarak bir şeyler yapma metodunu asla kabul etmediklerini ve buna kesinlikle karşi olduklarini ifade etmişti.
MILF bu arada, Filipinler yönetimiyle bazi görüşmeler de yapmaktadir. Yapilan görüşmeler sonunda iki hafta önce MILF ile Filipinler arasinda bir ateşkes anlaşmasi imzalandi. Bu anlaşma Filipinler'in yeni cumhurbaş
kaninin gözetiminde gerçekleştiginden, yeni cumhurbaşkaninin müspet bir yaklaşimi olarak degerlendirilmektedir. Anlaşma Malezya'nin gözetiminde yürütülen beş günlük gizli görüşmelerin sonunda gerçekleştirildi. Bu, Filipinler yönetiminin önemli bir tavizi olarak degerlendiriliyor. Çünkü bundan önceki yönetim Moro meselesinin kendi iç meseleleri oldugunu, dolayisiyla dişariya taşinamayacagini iddia ediyordu.
Filipinler'in yeni cumhurbaşkani yaptigi açiklamada artik Mindanao adasindaki sorunu kesin bir şekilde çözüme kavuşturma konusunda kararli olduklarini söyledi. Fakat henüz çözüm getirecek uzlaşma noktalarina varilabilmiş degil. Çünkü MILF, Filipin askeri güçlerinin Moro ve Mindanao bölgesinde hakimiyeti altinda tuttugu bölgelerden çekilmesini isterken, yeni cumhurbaşkani askerlerinin son çarpişmalarda ele geçirdigi bölgelerden kesin bir şekilde çekilmeyeceklerini söylüyor.
Bunda Filipinler'in yeni cumhurbaşkanina karşi muhaliflerinin yürüttügü kampanyanin da tesiri var. Çünkü yeni cumhurbaşkani bayagi çekişmeli bir şekilde iş başina geldi. Şimdi muhalifleri de onu Moro ve Mindanao konusunda ciddi tavizler vermeye hazirlanmakla suçluyorlar. Bu yüzden Moro ve Mindanao konusunda muhaliflerinin kullanabilecekleri bir adim atmasinin henüz tam yerleşemedigi cumhurbaşkanligi koltugunun altindan kaymasina sebep olabileceginden korkuyor olabilir.
Bundan önceki cumhurbaşkani döneminde MILF milislerine karşi yogun askeri operasyonlar gerçekleştirilmiş ve bu hareketin kontrolündeki 48 gerilla karargahi ele geçirilmişti. Bu çatişmalar söz konusu karargahlarin etrafinda yaşayan çok sayida sivilin de arazilerini ve evlerini terk ederek başka yerlere göç etmelerine sebep olmuştu. 10 bin hektar arazinin bu şekilde sahipleri tarafindan terk edildigi saniliyor. Yeni cumhurbaşkani son gelişmelerle ilgili olarak muhaliflerine cevap verirken söz konusu askeri noktalarin ele geçirilmesi için büyük fedakarliklar yapildiginin bilincinde oldugunu ancak oralarin askeri arazi olmadigini, oralarda yaşayan sivil vatandaşlarin bulundugunu söyledi.
Son ateşkes anlaşmasi Filipin askeri güçlerinin kontrolünde tutulan bölgelerin durumlarinin belirlenmesi için karşilikli görüşmeler yapilmasini öngörüyor. Anlaşma, Güney Filipinler'e bölgedeki Müslüman halkin kendi Islami kanunlarini uygulamalarina firsat verecek tam özerklik verilmesi hakkinda görüşmeler yapilmasini da öngörüyor ve gerçek özerkligin uzun yillardan beridir devam eden bu anlaşmazligi kesin çözüme kavuşturacak bir özerklik olacagi vurgulaniyor.
Bu arada MILF'nin bölgede tam bagimsiz bir devlet kurma idealini rafa kaldirarak özerk bir yönetime dayali çözüm arayişini kabullenmesi de onun tarafindan verilen bir taviz olarak degerlendiriliyor. Fakat bu hareket hali hazirda MNLF ile yapilan anlaşmalara dayali olarak kurulan özerk yönetimin çok zayif oldugunu, bölgedeki Müslümanlarin haklarinin alinmasi konusunda söze gelir bir şey saglayamadigini vurguluyor. Hareket adina yapilan açiklamada Manila'daki yönetimin işi ciddiye almasi ve gerçek anlamda bir özerklik saglamasi durumunda bölgede özerk bir yönetim oluşturulmasini kabullenecekleri dile getirildi.
Bu gelişmeler, Manila'daki yönetimin MNLF ile yapilan anlaşmalarin Moro meselesini kesin çözüme kavuşturmadigini ve MILF'yi de karşisinda bir taraf olarak görmek zorunda oldugunu kabullenmesi anlamina geliyor. Ancak hadise şimdilik bir ateşkes merhalesinde. Yapilan görüşmelerin kesin bir anlaşma getirip getirmeyecegi konusunda şimdilik kesin bir şey söylenemiyor.
Ancak bölge Müslümanlarinin haklarinin güvence altina alinacagi bir anlaşmanin gerçekleşmesi Müslümanlarin lehine olacaktir. Çünkü otuz yildan fazla zamandir süren savaş Müslümanlarin pek çok imkandan mahrum birakilmasina sebep olmuş. Kesin anlaşma yapilmasi durumunda bölgeye yabanci sermayenin yatirim yapmasi da söz konusu olabilecek. Orasi için yabanci sermaye denince de ilk etapta Malezya şirketleri akla geliyor. Bu ise bölgedeki Müslümanlarin yararina olacak.
|
Bugün 405 ziyaretçi (510 klik) kişi burdaydı!